Melisa Vardal – İngiltere’de bir ödül organizasyonu Londra dışında yaşayan yazarların dezavantajlı olduğuna dikkat çekerek ülkenin kültürel merkezlerine uzak bölgelerde yaşayan yazarların, yayıncılık dünyasına erişim, tanıtım olanakları ve edebiyat etkinliklerine katılım konularında yaşadığı zorlukları gündeme taşıdı. Londra merkezli yayıncılık sektörünün ülkenin diğer bölgelerindeki yazarları görmezden geldiği iddiaları, akıllara “Türkiye’de de durum farklı mı?” sorusunu getirdi. Biz de bu sorunun cevabını bulmak için Türkiye’nin dört bir yanından yazarlara ulaştık. Acaba yazarlar yayıncılık dünyasına erişim, tanıtım olanakları ve edebiyat etkinliklerine katılım konularında benzer engellerle karşılaşıyor mu?
Burçe Bahadır: “Yeni çağın kibri”
İnternetin bu eşitsizliği ortadan kaldırdığını düşünüyorum. Wifi varsa nerede olduğumuzun da pek önemi yok. Yayınevi sizin nerede yaşadığınızı bile bilmiyor. Dosyaya geri dönüyor ya da dönmüyor. Edebiyat açısından merkezi şehirlerde yaşamanın kitap basmaya ya da ödül almaya bir etkisi var mı sorunuza, “Pek fazla yok bence”, diye cevap vereceğim. Ankara’da yaşayan biri olarak kendi adıma söylersem üç editörümü de tanımıyordum. Mail yoluyla haberleştik, düzeltmeleri de bu şekilde yaptık. Bunu özellikle belirtmek isterim çünkü kendi dosyamı hazırlarken bu tip sözleri çok duyardım. Bir yazar adayını korkutan, soğutan sözlerdir bunlar bana kalırsa. ‘Network’ yoksa hiçbir yere varamazsın demek yeni çağın bir kibri bence.
Polat Özlüoğlu: “Zorlukları göğüslemeli”
İzmir’de yaşayan biri olarak edebiyat dünyasının merkezinden uzak olmanın yazarlar açısından hâlâ dezavantajlı durumlar doğurabildiğini düşünüyorum. Bilindiği üzere İstanbul yayın sektöründe olduğu kadar, kültür-sanat anlamında da odak noktası, neredeyse bütün yayınevleri burada konuşlanmış… Merkezden uzak olan yazar adayları ve yazarların eserlerini yayımlatması kolay olmamakla beraber, hadi yayımlattı diyelim layıkıyla duyurma ve edebiyat kanonuna girmek gibi hiç de kolay olmayan bazı zorlukları göğüslemeleri gerekiyor. Elbette istisnalar olacaktır ancak geneline baktığımızda İstanbul’un dışında yaşamak bir yazar için görünürlük bakımından da kolay değil.
Yavuz Ekinci: “Çanakta balın olsun…”
Bir yazar için bir zamanlar merkezin dışında kalmak ve yaşamak dezavantajlıydı ama günümüzde bu dezavantajın kırıldığını düşünüyorum. Çünkü iletişim kolaylaştı. Kendi özelimde söyleyecek olursam; ben Batman’da yaşadım ve Batman’da yaşamayı hiçbir zaman dezavantaj olarak görmedim. Orada yaşarken dosyayla başvurduğum ödüller aldım ve kitaplarım ülkenin en iyi yayınevinden çıktı. Bence yazarın nerede yaşadığı, kimleri tanıdığı önemli değil, önemli olan yazdıkları ve özgünlüğüdür. Benim için ders niyetinde olan bir anımı anlatayım. Eserlerine hayran olduğum Yaşar Kemal ile yüz yüze tanıştığım gün sohbet ederken bana “Çanakta balın olsun; arılar Bağdat’tan gelir” demişti. Yaşar Kemal’in bu sözünü hiçbir zaman unutmadım.
Serkan Türk: “Merkez dezavantaj”
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde adı sanı bilinen bir sürü yazar yaşıyor. Ben 13 kitap yayımladım, hepsini Trabzon’da yaşarken yazdım ve yayımladım. Doğal olarak siz iyi bir şey yazdıysanız, mutlaka bir şekilde iyi yayınevleri tarafından kıymet görüyor. Mesela Diyarbakır’da Kemal Varol var, mesela Mardin’de Mehmet Mahsum Oral var, Adana’da Ersin Çıplak var, Samsun’da Semrin Şahin var… Bunlar edebiyat okurunun bildiği isimler ve Anadolu’da yaşıyorlar. 2000’lerden önce bu bir dezavantaj gibi gözükse de şimdi yazarlar merkezden kaçıp kasabalara yerleşiyorlar. Bu durum dezavantaja dönüşmüyor. Aksine belki şehirlerin kalabalığı bir süre sonra merkezde olmayı dezavantajlı bir konuma getirebilir.